yarına tek bilet

Yarına Tek Bilet, Ozan Açıktan'ın yönettiği, başrollerini Dilan Çiçek Deniz ve Metin Akdülger'in paylaştığı yerli bir Netflix orijinal yapımı.Film, Ankara’dan İzmir’e doğru bir yolculuk sırasında birbirine rastlayan iki yabancının romantik hikayesini konu alıyor. Beklediğim bir filmdi. 303 veya before serisi benzeri olacağını düşünmüştüm. Pek öyle olmasa bile yolda geçmesi sebebiyle hatırlattı diyebiliriz. Yarına tek bilet, benzeri diğer filmler gibi aşırı verimli sohbetler barındırmıyor. Bana mı çok hayal ürünü geldi bilemiyorum ama bazı şeyler havada kalmış. Filmin en güzel yanlarından biri müzikleriydi (nil karaibrahimgil hariç). Seçimler gayet başarılıydı. Genele bakarsak izlenilebilir ortalama bir film olmuş. Şimdiden izleyeceklere iyi seyirler..

canımın istemediği hiçbir şeyi yapmama günüme ortak ettiğim türk filmi. değişik bir akışkanlığı var. "hep burada mı geçecek yaa" diye sızlanmadan devam ettiriyor. kafanızın içini boşaltmak için oldukça iyi bir tercih olacaktır. 1 bilemedin 2 fincan çay ya da kahve yeterli izlemek için, çok hazırlık yapmanıza gerek yok. filmin orta yerinde ercan saatçi' nin sayenizde şarkısının çalmasının da beğenmemde bir etkisi yok dersem yalan olur. yalnız burcu ve berke' yi de Allah bildiği gibi yapsın.

Klasik ve olacakları çok rahat tahmin edebileceğimiz bir filmdi. Nitekim öyle oldu ama hikaye, şarkılar, oyuncular o kadar güzeldi ki. Romantik ve şöyle güzel kafamı yormayan bir film izleyeyim derseniz tavsiye ederim. Ha bi de anne ben aşık oldum (bkz: metin akdülger) Harika sarkılariçin

"bizim mallar yine ne çekmiş?" diye bir dünya ön yargıyla açıp tüm duygu gelgitlerini sonuna kadar yaşadığım çok iyi bir film çıktı. ve bu film bana yıllar evvel doya doya dinlediğim ercan saatçi'nin sayenizde'si ile ilk defa duyduğum athena'nın müthiş şarkısı ses etme'yi öğretti. --- spoiler --- film, cinsel gerginlikle başlayıp öyle devam ediyor. ta ki kalp rahatsızlığı olan gencimizin ölümle yüzleşmesinin onu getirdiği yol ayrımından ve son ilişkisinden bahsetmesine kadar. sonra, işin rengi değişiyor. gürültülü bir film. ancak son sahnedeki sessizlik o kadar müthişti ki bu bilinçli yapıldıysa eğer, düşünenlerin önünde saygıyla eğiliyorum. ozan açıktan yönetmen koltuğunda çok bir iş çıkarmış. metin akdülger hasta aşık rolünde mükemmel oynamış. dilan çiçek deniz'se oynadığı role biraz uyumsuz olmuş. niyedir bilmem, artık her türk filminde farah zeynep abdullah oynasın istiyorum ben. diğer hiçbir kadın oyuncu bu tarz vurucu rollere gitmiyor bence. --- spoiler --- iyi film. son olarak, bu filmin bende oluşturduğu tek düşünce şu oldu ve ben bu düşünceyi zaten çok önceden kabul etmiştim: "hepimizi yıllarca kandırdılar. 'sevgili veya eş olduğunuz kişi sizden ne kadar farklı olursa, daha iyi anlaşırsınız' diye. ancak alakası yok. çünkü insan çoğu kez kendine bile tahammül edemezken, kişinin bir yabancıya hayatının belirli bir kısmında veya tümünde tahammül etmesinin mümkünatı yok. bu durumsa insanların en azından film, kitap ve müzik zevkinin kesinlikle aynı olmasını gerektiriyor. işin dünya görüşüne vb. girmiyorum bile."

filmi size tek kelime ile anlatayım leş. hayatımda ilk defa bir türk filmini sözlükte,instagramda gezinerek izledim. hikaye fena değil gibi ilk bakıldığında ama o kadar alt yapısız ki senaryonun basıldığı kağıtlar için kesilen ağaç bile ağlıyordur. kostümler korkunç.bir kot,bir tişört,bir tane yer bezinden hallice o tarz konuşan bir kadının asla giymeyeceği etek bluz ile film yapmışlar. kızın o botları o etek bluz gözlerim yandı ya. ya yok muydu bir tayt veya kısa şort, tişört bir adidas ayakkabı. prenses gibi giydirmişsiniz kadını.kadın tüm film yavşak göt diye bağırıyor. binmişler bir trene herhalde 14 saatlik yolculukta çekip bitirmişlerdir. herkesin hayran olduğu dilan'a hiç gelmiyorum.o dizilerde kalsın fazla botokstan suratında mimik yapamıyor.dizilerde idare ediyordu ama sinema filminde yeteneksiz olduğunu kanıtladı. tek güzel seçimler müzikleri diyecektim ki onda da sayenizde ile artı alırken ağlaya ağlaya şarkısını gevende yerine jabbar'dan çalarak sikip attılar. mümkünse filmi çeken ekip yeni bir işte bir araya gelmesin.

Çöp, vakit kaybı.

Yolculukları sevdiğim için sanırım ben filmi izlerken çok keyif aldım. Bazı yerleri saçmaydı ama yine de sıkıldım kapatayım demedim. Ayrıca Metin Akdülger’in oynadığı karakterde bir yerde yaptığı fedakarlıkları anlatıyor orada bana beni hatırlattı. Bilmiyorum sevdim. --- spoiler --- Ben bu trene niye bindim biliyor musun? Bir şey olsun diye, hiçbir şey olmuyordu çünkü. Bir süredir yani çok uzun süredir hiçbir şey olmuyordu… --- spoiler --- Her gün bir umutla başlıyorum güne akşam oluyor yine aynı. Bir önceki günden pek farkı olmuyor, yeni yorgunluklar ekleniyor hayatıma. Çok kötü değilim elhamdulillah güzel günlerim de oluyor ama hep stres içerisindeyim sürekli bir şeyler düşünüyorum, yapamadığım/ başarılı olamadığım şeyler aklıma geliyor mutlu hissedemiyorum, iyi değilim. O yüzden özellikle son zamanlarda bir şey olsun diye yapıyorum çoğu şeyi. Umarım artık iyi bir şey olur…

Netflix in en iyi yerli yapılarından( 1.si (bkz: cebimdeki yabancı) ). Kişisel olarak mekan filmlerini seviyorum. Tren yolculuğu üzerinde tuhaf bir denkleşmenin gerçekleşip yolculuğun sonunda hayatlarının kendi yolculuğunda ilerlemesine karar verdikleri iki alt level karakter(Psikolojik olarak loser). Kız için paçoz oğlan için seviyeli, akıllı ama saf bir karakter. Zaten Metin Akdülger in oyunculuğuna laf yok. Ama kız için farklı biri seçilebilirmiş. Filmi izlerken aklıma gelen video : spoil Devamı gelse izlerim.